DİĞER
“Yeşil Yeni Düzen, yaygın benzetmeye başvuracak olursak 'büyümenin motorunu değiştirmeyi' hedefliyor. Daha temelden bir eleştiri ise, küçülme yazınından geliyor: Küçülmeyi savunan yazarlar, yeşil bir motorla bile olsa büyümenin yine büyüme olacağını ve zaten ekonominin asıl sorununun büyüme bağımlılığı olduğunu belirtiyorlar."
“Piketty bu kitabında eşitsizliğin değil, eşitliğin tarihini anlatmak istediğini, çünkü nihayetinde çağdaş toplumların kapitalizme rağmen eşitlik yönünde evrildiğine inandığını söylüyor. Kuşkusuz, büyük çatışmalara, mücadelelere sahne olan, zikzaklar çizen bir evrim süreci bu. Şüphesiz, belirli bir iyimserliği öngörmesine rağmen, hiç kimseyi rahat ettirecek, hele rehavete sokacak bir tablo söz konusu değil.”
K24'te Eylül ayının son vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
"Ne demişti Carver, Wolff ve Ford’la arkadaşlıkları hakkında? 'Eserleri ve kişilikleri meltem ile tuzlu su kadar farklı. Benzerliklerin yanı sıra bu farklılıklar ve tanımlanması zor başka bir şey onları dost kılıyor.' Buradaki 'tanımlanması zor başka bir şeyi' tanımlamaya çalışmayacağım, ama bu 'şey'in ne olabileceğine dair –adını koymadan, bir sınıfa, ekole sokmadan– bir şeyler sezmek sanki mümkünmüş gibi geliyor bana."
"...Nâzım’ın harfiyen alıntıladığı deyimi Hilmi Bey almış, başkalaştırarak hem çarpıcı, unutulmaz bir imge yaratmış, hem de birkaç asırlık bir söyleme eklemlenmiş. (...) Bedreddin Üzerine Şiirler yayınlanalı neredeyse elli sene geçti. Çok daha iyi tanınması gerekirdi bana kalırsa. Umarım bundan sonra hak ettiği üne kavuşur."
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
"Bana kalırsa, bir kişinin tek başına, bir cep telefonunun ekranından izlediği Charlie Chaplin, Charlie Chaplin değildir – dahası, münferit izleyiciler ve cep telefonu ekranları o devirde mevcut olsaydı, Charlie Chaplin gibi bir figür var olamazdı, diye düşünüyorum. Sinema öldü; bunun geri dönüşü yok."
“Kuyudaki Taş, asıl niyetini belli etmeden izleyenleri deliliğin içine bırakıveriyor. Sinema ve kültür tarihine, deliliğin/akıllılığın sınırlarına, bunları ayrıştırma çabasına bıyık altından gülen bir belgesel katılmış oldu böylece.”
"Üç farklı kentte (Stockholm, Berlin ve İstanbul) geçen bu hikâyenin ana kahramanlarını şöylece sıralamak mümkün: Filmin yapımcısı David Schratter, yönetmen Maurice Stiller, senaryo yazarı Ragnar Hyltén-Cavallius, oyuncular Greta Garbo ve Einar Hanson, görüntü yönetmeni Julius Jaenzon ile ekibe İstanbul’daki süreçte yardımcı olan Muhsin Ertuğrul."
"Miss Holokost Survivor / The Pageant belgeseli bize toplumsal ve bireysel hafızanın hakikat ile kurduğu karmaşık ilişkisi üzerine, hafızanın duygu ve duygulanımlarla olan ilişkisi üzerine ve duygulardan arınmış, sıradanlaştırılmış bir hafızanın neye benzeyebileceği üzerine ilginç bir tanıklık sergiliyor."
"Ama çizgi film cinlerinin dudakları bildiğiniz insan dudağı. Bir dudağı yerde, bir dudağı gökte bir cin çizemezsiniz, soyut resim yapmıyorsanız. Bu mümkün değil. Ama küçücük bir kızken bu benim dimağımda mümkündü. Gelin görün ki torunlarımın hayallerine sınır getirdiler, şimdi onlara Alaaddin’in cininin bir dudağının yerde, bir dudağının gökte olduğunu nasıl anlatacağım?"
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.